fen-bilgiler
  ANA SAYFA
 

 

Mantarlar (Fungi), çok hücreli[1] ve tek hücreli[1] olabilen ökaryotik[2] canlıları kapsayan bir canlılar alemi ve şapkalı mantarların tümüne halk arasında verilen genel addır.

Halk arasında Küf mantarı, Pas mantarı, Rastık mantarı, Maya mantarı, Mildiyö mantarı, Şapkalı mantarlar, kav mantarı, Puf mantarı gibi çeşitli isimlerle anılan bütün mantarlar, mantarlar (Fungi) alemi içersinde incelenirler. Latince Fungi mantarlar, Fungus ise mantar anlamındadır.

Dünyanın heryerinde bulunurlar. Fazla nemli yerlerde daha çokturlar. Yeryüzünde 1,5 milyon kadar mantar türü olduğu düşünülmekte ise de günümüzde sadece 69.000[3] kadar türü tanımlanmıştır. Çoğu insan, mantarların bitki olduğunu düşünmektedir, ancak mantarlar bitki değildir. Çünkü, mantarlar kendi besinlerini üretemezler. Bu yüzden mantarlar üretici değil, ayrıştırıcıdırlar.

OMURGALI HAYVANLAR

BALIKLAR
Köpek balığı, alabalık, sazan, levrek.
KURBAĞ
ALAR
Kara kurbağası, su kurbağası
SÜRÜNGENLER
Yılan, kertenkele, timsah
KU
ŞLAR
Serçe, karga, bülbül, şahin
MEMELİ
LER
İnsanlar, maymunlar, balinalar, yunuslar


1.BALIKLAR

Solungaçları ile solunum yapan, vücut ısıları çevreye bağlı olarak değişen, soğuk kanlı, yürekleri çift gözlü, çoğunun vücudu pullu,genellikle yumurta ile üreyen, suda yaşayan omurgalı hayvanların genel adı. Bir kulakçık ve karıncıktan meydana gelen kalplerinde daima kirli kan bulunur. Kalpten çıkan kirli kan solungaçlarda temizlendiğinden, vücutta temiz kan dolaşır. Ağızdan alınan sun, solungaçlardan dışarı atılırken suda çözülmüş oksijen, osmozla kana verilir. Bu arada suda bulunan besinler ise yutulur. Köpek balıklarında su hem ağızdan hem de ilk solungaç yarığından alınır. Tuzlu su balıkları su içtikleri halde, tatlı su balıkları su içmezler. Gerekli su ihtiyaçlarını solungaç zarlarından osmozla alırlar. Deniz balıkları içtikleri suyun tuzunu böbrekle değil, solungaçları ile ayırır. Balıklarda göğüs ve karın yüzgeçleri çift, sırt, kuyruk ve anal yüzgeçleri tektir.
Balıkların harekette önemli rol oynayan değişik kuyruk tipleri mevcuttur. Çatallanmış kuyruk tipine “difiserk”, çatallı olup eşit parçalı olana “homoserk”, köpek balıklarında olduğu gibi çatalları eş olmayan kuyruk tipine de “heteroserk” denir.
Balıklar omurgalı canlılar içerisinde sayıca en fazla olanıdır. Çalışmalarda balık türünün 40.000 kadar olduğu söylenmektedir.
Balıkların günümüzde sportif ve akvaryumdaki değeri yanında büyük bir protein kaynağı olması ticari değerini arttırmaktadır. Balıkların yeryüzündeki dağılımları o kadar geniştir ki, sıcak tropikal sularda, acı sularda, tatlı sularda, ışığın ulaştığı dağ derelerinde veya insanların henüz ulaşamadığı oldukça karanlık ve derin sularda yaşayabilmektedir. Üç türlü beslenme görülür. Herbivor (otçul), karnivor (etçil) ve omnivor (hem et hem de bitkisel besin yiyenler). Yalnız çenelerinde değil, bütün ağız boşluklarında ve yutaklarında sıralanış ve şekil olarak birbirinden farklı birçok diş bulunur. Bu genelde beslenme şekillerine göredir. Bazılarında farinks (yutak) dişleri gelişmiştir. Yanlız Mersin balıklarında ve Demetsolungaçlılarda diş bulunmaz.

Balıklar nasıl yüzer?

Her balık vücudunun elastikiyeti cinslere bağlıdır. Mesela; yılan balığı vücudunu bir yılan gibi hareket ettirebilir. Bütün balıklar kuyruklarını her iki yana da hareket ettirebilir. Kuyruk her iki yana hareketi sırasında geri ve yandaki suyu iter. Suyun bu hareketlere olan tepkisi balığın ters yönde hareket etmesine sebep olur. Kuyruğun başka bir vazifesi de balığın yana yatmasını önlemektir. Bunun yanı sıra hareket yönünde sabit kalmasını sağlar. Yüzgeçlerin açısının değiştirilmesi ile balık aşağı ve yukarı yüzebilir. Bu mekanizma ayrıca uçaklardaki gibi işler. Ön yüzgeçler hızı düzenleme yönünden fren etkisine sahiptir.

Kaynakwh:
Omurgali Hayvanlar




Balığın besin değeri:

Balık etinin besleme özelliği fazladır. Çünkü, kasaplık hayvan etine nazaran yağ oranı düşük, protein oranı yüksektir. Ayrıca vitamin bakımından da zengindir. Bilhassa A ve B vitaminleri fazladır. Balığın önemli diğer bir özelliği de fosfor bakımından zengin bir besin maddesi olmasıdır.

2.KURBAĞALAR

Yaşadığı yerler: Suda, karada ve ağaçlarda. Avustralya ve çevre adaları hariç, bütün dünyaya yayılmışlardır.
Özellikleri: Vücutları çıplak ve tıknazdır. Kuyrukları yoktur. Uzun araka bacakları zıplamaya elverişlidir. Erginleri akciğer, larvaları solungaç solunumu yapar.
Ömrü: 10-40 yıl.
Çeşitleri: 2000 kadar türü bilinmektedir. Su kurbağası, kara kurbağası, göl kurbağası, ağaç kurbağası, petekli kurbağa, Amerikan öküz kurbağası meşhur türleridir.
Vücudu zıplamaya elverişli kuyruksuz amfibyumlara verilen genel ad. Amfibyum, suda ve karada yaşayan demektir. Üçgen biçimli kafaları, patlak gözleri vardır. Çoğunun üst çeneleri dişlidir. Ön bacakları dört, arka bacakları beş parmaklıdır. Çoğunlukla suda yaşayan türleri vardır. Boyları genellikle 7-15 cm arasında değişir. Burun delikleri çok öndedir ve bunları zar gibi bir kapakla istediği zaman kapatabilir. Ucu yapışkan dilleri uzun ve geriye doğru kıvrıktır. İleriye hızla fırlatarak böcek avlarlar. Deri solunumları güçlüdür. Başlarının yanında balon gibi şişen ses keseleri vardır. Kurbağalar böcek, solucan ve sümüklü böcekleri severek yer. Kurbağalar işitmede en duyarlı canlılardandır. İşitme duyuları görme duyularından çok daha hassastır. Dış kulakları bulunmaz. Ancak hareket eden avlarını fark ederler. İnce ve çıplak derilerinde müküs ve zehir bezleri vardır. Müküs yapışkan bir sıvıdır. Vücudu su kaybına karşı korur. Derilerindeki zehir tahriş edicidir.
Yılan ve kuşlar zehirlerinden etkilenmez. Tehlike anında suya dalar. Kara kurbağaları gündüzleri gizlenir, gece avlanmaya çıkar.
Erişkin kurbağaların hepsi akciğerleriyle solur ve suda yumurtlar. Nadir bazı türler yumurtalarını vücutları üzerinde taşır. Yumurtadan çıkan siyah renkli ve kuyruklu larvalarına “tetari” veya “iribaş” denir. Solungaç solunumu yapar, sudaki küçük bitki ve böceklerle beslenirler. Kendilerinden küçük tetarileri de yerler. Gelişme devrelerinde önce arka ayaklar, sonra ön ayaklar belirir. Kan dolaşımları balıklara çok benzer. Akciğerler gelişince solungaçlar kaybolur. Daha sonra kuyruk da körelir. Sudan karaya sıçrayarak barınacak yer ararlar. Üç yılda erginleşirler. Renkleri yaşadıkları çevrelere uygundur. Renk değiştirenleri de vardır. Ağaç kurbağaları yeşil renkli olduğundan düşmanları tarafından fark edilmezler. Ön ve arka ayakları arasında perde olanları ağaçtan yere planör uçuşu yaparak inerler. Yarı geçirgen derileri, yaprakların terleyerek çıkardığı suyu emer. Üreme dönemlerinde suya dönerler.
Afrika ve Güney Amerika’da yaşayan pipalar (petekli kurbağalar) suda beslenir. Dilleri ve göz kapakları yoktur. Erkek tarafından döllenen yumurtalar dişinin sırtındaki peteklere yerleştirilir. Kurbağa yavrusu tamamen gelişmiş olarak annesinin sırtındaki odacığı terk eder.





3.SÜRÜNGENLER

Omurgalı hayvanların geniş bir sınıfı. Bu sınıf kertenkele, yılan, kaplumbağa ve timsahları içine alır. Nesilleri tükenmiş olan dinazorlar, ihtiyozorlar da bu sınıfta incelenir. Bugün yeryüzünde yaşayan 7000 kadar türü bilinmektedir.
Vücutları pul veya kemiksi plaklarla örtülüdür. Sürüngenlerin pulları üst derinin kornea tabakasının kalınlaşmasından meydana gelir. Aralarında bulunan yumuşak deri sayesinde gövdeleri rahatça eğilip bükülebilir. Karın pullarıysa çoğunlukla birbirinin üstüne biner. Bu durum yılanlarda sürünmeye yardımcıdır. Kaplumbağa ve timsahların vücutlarını örten kemiksi plakların yapısına alt deri de katılır. Kaplumbağaların baasını meydana getiren plaklar birbirine kaynamıştır. Timsahlarda ise birbirinden ayrıdır. Kertenkele ve yılanlarda pullu deri, büyümeye mani olduğundan zaman zaman atılarak yenilenir. Bu duruma gömlek değiştirme denir. Cansız pul ve levhalardan hasıl olan deri, terlemeye manidir. Vücut sıvılarının buharlaşmasını önler. Sürüngenlerde ter bezi bulunmadığından kurak ve sıcak bölgelerde rahatça yaşayabilirler.
Hem yavru hem de erginler akciğer solunumu yapar. Deri solunumları yoktur. Yılan ve yılansı kertenkelelerin sol akciğerleri hava kesesine dönüşmüştür. Avlarını tutarken gerekli yedek havayı bu keseden kullanırlar.
Çift eşeylidirler. Yumurtlayarak ürerler. Yumurtalarını nemli ve sıcak topraklara bırakırlar. Çok azında yumurtalar ana karnında açıldığından yavrularını doğururlar. Deniz kaplumbağaları kilometrelerce yol kat ederek kumsallara çıkar ve yumurtalarını kumlara gömer.
Değişken ısılı, soğuk kanlı hayvanlardır. Vücut ısılarını yükseltmek için güneşlenir veya sıcak taş ve topraklara uzanırlar. Soğuk havalarda uyuşurlar. Toprağı donan soğuk iklim bölgelerinde sürüngenlere rastlanmaz. Kış uykusuna yatarlar. Aşırı sıcak havalarda serin yerlere çekilerek yaz uykusuna da yatarlar. Yedikleri besinlerden hemen hemen hiç ısı elde etmezler. Fazla vücut ısısına ihtiyaç duymadıklarından rahatça bir yıl gibi uzun bir süre açlığa dayanabilirler. Bazılarının kopan parçaları yenilenir.
Yılan ve kertenkelelerin kalpleri iki kulakçık ve yarım bir perdeyle yarılmış iki karıncıktan meydana gelir. Karıncıklarda temiz ve kirli kan birbirine karıştığından vücutlarında karışık kan dolaşır. Timsah ve kaplumbağaların karıncıklarında perde tamdır. Kalpleri dört gözlüdür. Sol kısımda temiz, sağ kısımda kirli kan bulunur. Buna rağmen sol ve sağ karıncıktan çıkan aort kökleri kalbin hemen önünde panizza kanalı vasıtasıyla birleştiklerinden vücutta kısmen karışık kan dolaşır. Koku alma duyuları çok kuvvetlidir. Yılan ve kertenkele en hafif kokuları bile diliyle idrak edebilir.

4.KUŞLAR

Vücutları tüylerle örtülü, akciğer solunumu yapan, sıcakkanlı, yumurtlayan, gagalı, kanatlı omurgalı hayvanların ortak adı.
Uçma olayında büyük enerjiye ihtiyaç duyulduğundan kuşlarda gelişmiş bir sindirim sistemi vardır. Mide ve bağırsakları diğer hayvanlarınkinden farklıdır. Örneğin kuşlarda “kursak” denilen bir torba bulunur. Burası alınan gıdayı depolamaya ve devamlı mideye aktarmaya yarar. Mideleri iki gözlüdür. Birinci mide “bezli mide”, ikinci mide ise “taşlık” adını alır. Kuşlar enerji depolamak için yediklerini hemen hazmeder.
Kuşların motoru kalpleridir. Pompalama faaliyetlerini hızlı bir şekilde yürütebilmesi için dakikada 500-1000 kadar kalp atışı mevcuttur. Başlıca uçuş takımları da göğüs kaslarıdır.
Kuşlarda akciğerler son derece gelişmiş olmasına rağmen küçüktür. Bununla beraber iletim kabiliyetleri yüksektir. Akciğerler göğüs boşluğunda serbest olmayıp sırt duvarına yapışıktır. Akciğerlere bağlı dokuz adet hava kesesi vardır. Hava deposu görevi yapan bu keseler uçma esnasında kuşun ağırlığını azaltır ve akciğerlere hava akımını arttırır. Solunum ağızla başlar, sonra gırtlak ve soluk borusu gelir. Soluk borusunun sonunda daha çok ötücülerde gelişen ses gırtlağı bulunur. Soluk borusu iki bronşa, bronşlar da akciğerlerin içinde kılcal hava kanalcıklarına ayrılır.
Kuşlarda diyafram yoktur. Akciğerleri insanlarda ki gibi şişip gevşemez. Uçuş esnasında kanat çırpma sonucu, göğüs kemiğinin açılıp kapanmasıyla hava keselerine yapılan basınçla akciğerler körüklenir ve hava akciğerlere rahatlıkla girip çıkar. Akciğerlerin bu özelliği solunumun çabuk olmasına ve dolayısıyla besinlerin oksijen tarafından çabuk yakılarak kuşlar için gerekli yüksek enerjinin elde edilmesini sağlar.

5.MEMELİLER
Yavruları vücutlarında meydana gelen, sütle besleyerek büyüten, sıcakkanlı omurgalı hayvanlardır. Bu sınıfın yeryüzünde beş bin kadar türü vardır. İnsan da bu sınıfta incelenir. Memelilerin et ve otla beslenen birçok türü vardır. Koyun, lama, deve gibi geviş getirenler bulunduğu gibi kanguru da yavrusunu kesesinde taşır.
Bütün memelilerin kalpleri dört gözlüdür. Akciğer solunumu yaparlar. Göğüs ve karın boşlukları diyafram denen bir zarla ikiye ayrılır. Kaslar ve diyafram yardımıyla ciğerlere hava emilir ve atılır. Bu nefes alış verişleri, kısmen irade dışı olan kas hareketleriyle sağlanır. Ciğerlere hava alındığında göğüs kafesi genişler, verildiğinde ise küçülür. Kaynakwh:
Omurgali Hayvanlar

Memelilerin iskeletleri tamamen kemikleşmiştir. Omur sayısı memeli cinsine göre değişir. Kafatası beyni korumaya yarar. Çene kemikleri dişleri tutar. Memelilerde diş sayısı nadiren 44’ü geçer. Bir istisna olarak bazı yunuslarda diş sayısı 246’yı bulur.
Memelilere binlerce metre su altında ve binlerce metre yukarılarda,

dağ tepelerinde ve çöllerde, ormanlarda, kutuplarda rastlamak mümkündür. Çoğu kısa mesafelerde de olsa yüzebilir. Balina, tamamen suya bağlı olarak yaşar. Uçabilen memeli hayvan yarasadır. Maymunlar ağaçlarda ayak ve kuyruklarını kullanarak, dallar arasında akrobatik hareketlerle hızla yer değiştirebilirler. Sincap ve kunduzlar gibi kışlık yiyecek depo edenleri de vardır. Kış uykusuna yatanlarına da rastlanır.
Memeliler sıcakkanlı olduklarından iklim ve çevre şartları ne olursa olsun vücut sıcaklıklarını sabit tutan kontrol mekanizmasına sahiptirler. Vücutlarındaki yağ tabakası ve kıllarla vücut ısısını muhafaza ederler. Birbirleriyle ses, koku ve hareketleriyle anlaşırlar. Genellikle ömürleri kısadır. Yarasalar 17, şempanzeler 40, ayılar 34, aslanlar 30, bizonlar 22, atlar 40-60, dağ keçileri 25, filler 150-200, geyikler 40-50, kediler 22, köpekler 15, koyunlar 12-15, kokarcalar 6-8, eşekler 60-106, katırlar 45, kurtlar 20 yıl kadar yaşarlar.








 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol